Günümüzde çocuk ve gençler zamanlarının çoğunu internette geçiriyor. İnternetin kontrolsüz kullanımı onların; şiddet, porno, kumar gibi içeriklere hızla ulaşmasına, siber suçlara, siber zorbalığa maruz kalmasına neden oluyor. Yani aslında onlar yaşları gereği çok kolay ulaşmaması gereken “değişen dünyanın kirli yüzü” ile çok sık karşılaşıyor. Bu da anksiyeteden intihara ve bağımlılığa kadar pek çok psikolojik sorunu beraberinde getiriyor.
Fakat onlar bu problemleri yaşarken, yaşadıkları şeyin ne olduğunu fark edemiyor.
Çocuk ve gençler, yaşadığı şeyi tanımlayamadığı için bu durumla nasıl başa çıkacağını da bilmiyor, giderek kendini soyutluyor, yalnızlaşıyor.
Yalnızlaşma iki şekilde yaşanıyor; internette çok fazla zaman geçirerek ve etrafındaki insanların (arkadaş, aile vs.) onu anlamayacağını düşünerek… Dolayısıyla bu sorunları yaşayan çocuk ve gençlerin öncelikle fark edilmeye ve sonrasında yalnız olmadığını bilmeye ihtiyacı var. Çünkü psikolojik problemleri çözmeye başlamadaki en büyük etkenlerden biri, kişilerin “yalnız olmadığını” hissetmesi.
Biz de bu nedenle Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Gününde herkesi çocuk ve gençlerin yaşadığı sorunları fark etmeye, onların yanında olduğumuzu hissettirmeye çağırıyoruz.
Siz de fark edin, onları yalnız bırakmayın.
#onuyalnızbırakma
Sanal dünyada yaşanan şiddet, en fazla gençleri ve çocukları tehdit ediyor. 6. ve 12. sınıfta okuyan bireylerin neredeyse yarıya yakınının en az bir kez siber zorbalığa maruz kaldıklarına dikkat çeken uzmanlar bu durumun; üzüntü, korku, öfke, kaygı ve akademik başarıda düşme şeklindeki sonuçlarına dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Işıl Göğcegöz, sanal şiddet oyunlarının çocuk ve gençler üzerinde pek çok etkiye yol açtığını bunların başında da sanal zorbalığın bulunduğunu söyledi.
Haberin devamı için :https://npistanbul.com/siber-zorbalik-olduruyor
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Onur Noyan, günümüzdeki teknolojik gelişmelerle birlikte internetin hayatımıza girmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle internet ve internet üzerinden kurulan iletişimin bazı sorunları beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor. Son yıllarda giderek artan internet bağımlılığı, oyun bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı gibi kavramlara “siber zorbalık” denilen bir davranış probleminin de eklendiğini kaydeden Doç. Dr. Onur Noyan, şunları söyledi:
“İnternet bağımlılığının getirdiği sosyal izolasyon, yalnızlık, iletişim bozukluğu ve depresyon gibi bireyin kendi içinde yaşadığı sorunlara, akranları tarafından zarar görme sorunu da eklenmiştir. Siber zorbalık, bir kişi ya da bir grubun, internet üzerinden oynanan oyunlar, sosyal medya araçları, mail ve sohbet odaları aracılığı ile bir başka kişiyi sürekli rahatsız etmesi, baskı altına alması ve tacize varan davranışlarda bulunması olarak değerlendirilmektedir.
Haberin devamı için :https://npistanbul.com/sanal-zorbalik-ergenleri-tehdit-ediyor
Zorbalık yapan kişilerde genellikle intikam alma duygusu, popüler olma ve beğenilme arzusu, yaşamış olduğu başarısızlık ve hayal kırıklıklarını sanal ortamda gidermeye çalışma ve altta yatan bazı psikolojik problemlerin kişiyi bunu yapmaya itiyor olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Onur Noyan “ Özellikle yalnız, sosyal ilişkileri zayıf, kendini bir sanal çevrede kabul ettirmek isteyen, özgüveni düşük bireyler sanal zorbalığa maruz kalmaya daha yatkındırlar” dedi.
Haberin devamı için :https://npistanbul.com/sanal-zorbalik-ergenleri-tehdit-ediyor
Doç.Dr. Onur Noyan, bireysel olarak alınacak önlemlerle birlikte ulusal olarak da bazı önlemler alınması gerektiğini vurgulayarak ailelere şu tavsiyelerde bulundu:
“Evde başlayan önlemler, okulda devam etmeli ve internet kullanımının kontrolü devlet birimlerince denetlenmelidir. Aileler tarafından öncelikle çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurulması sağlanmalı, ergenlere saygı duyulduğu aile içinde hissettirilmeli, duygu ifadesine izin verilerek ergenin paylaşımlarda bulunması sağlanmalıdır. İnternet ve telefon kullanımı konusunda ergenlere model olunmalı, çocukların sakinleştirilmesi için internet kullanılmamalı, şiddet içeren film ya da oyunlar oynamasına izin verilmemelidir. Bunun yanı sıra girilen internet siteleri takip edilmeli, bilgisayar tüm aile bireylerinin görebileceği bir ortamda bulunmalıdır.”
Siber zorbalığa maruz kalan bir çocuğun bu durumu ailesi ile paylaşması gerektiğini de ifade eden Doç.Dr. Onur Noyan, “Ailesi ile paylaşmıyorsa, aile buradaki sorunu gidermek için bir uzmandan destek almalıdır. Paylaştığı anda suçlamadan, yargılamadan durumu anlamaya çalışmalı, sonra empati göstererek bu sorundan nasıl kurtulabileceği üzerine birlikte düşünülmelidir. Eğer çocuktaki etkilenme derecesi yüksekse zaman kaybetmeden psikososyal destek alınmalıdır. Sorunun gittikçe büyüdüğü vakalarda hukuki süreç başlatılarak araştırma yapılmalıdır” diye konuştu.
Haberin devamı için: https://npistanbul.com/sanal-zorbalik-ergenleri-tehdit-ediyor
Hatalı ve riskli kullanımın ortadan kaldırılması için önce farkındalığın sağlanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tehlikeli kullanım nedir? Örneğin araba kullanırken internet kullanıyorsunuz. Zararlı kullanım nedir? Kişi zararlı olduğunu bile bile ders çalışması gerekirken amacı dışında interneti kullanmaya devam ediyor. Bütün bunlar farkına varılırsa düzeltilebilir” dedi.
Bağımlılığa ilişkin araştırmaların toplumda bilgisayar kullanımı ile internet kullanımı arasındaki farkı ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Türkiye’de yapılan bir çalışma var. Kadınlar ve erkekler arasında internet kullanımı 2018’de erkeklerde %80 oranında. Kadınlarda bu oran %70-65 civarında. Bilgisayar kullanımı ise daha az. Bilgisayar kullanımı erkeklerde %60 civarındayken kadınlarda bilgisayar kullanma oranı %50 civarında. Çalışma internet kullanımının bilgisayar kullanımından daha fazla olduğunu gösteriyor” dedi.
Haberin devamı için: https://npistanbul.com/asiri-internet-evlilik-bitiriyor
Üsküdar Üniversite Feneryolu Tıp Merkezi Uzm.Psk. Aynur Sayım’ın teknoloji kullanımı ile ilgili ailelere tavsiyeleri:
Teknoloji; hepimizin yaşamında önemli yer kaplıyor, ama gerektiği ölçüde, yaşam kalitemizi yükseltme , iletişim, eğitim-öğretim, kolay bilgiye ulaşma anlamında şüphesiz vazgeçilmez, ama bağımlılık halinde kullanımı, çocuk-genç, hatta herkesin sosyal paylaşımlarını azalttığı gibi, içe yönelme, sanal bir dünyaya eğilim, gerçek sorun çözme becerilerinden yoksunluk, dikkat ve konsantrasyon , dolayısıyla öğrenme hızında yavaşlık ve sosyal ilişkilerde bozulmalara yol açabilmektedir. Oyunların duygusal boşalımı sağlayan yönünü gözardı edemeyiz, hafif derecede kullanıldığında çocuğun öfke ve saldırganlık duygularını boşaltması açısından faydalı olabileceği gibi, bu tür oyunlara fazlaca eğilimi ve hep bu tür oyunların seçilmesi de varolan bir psikiyatrik duruma işaret edebilmektedir.
Zamanının büyük kısmını ekran başında geçiren çocuk, sosyalleşemez, aile ve çevre ile yeterli ve sağlıklı bir iletişim kuramaz, dolayısıyla dil gelişimi, sosyal gelişimi, motor gelişimi, kısacası tüm alanlarda gelişimi yavaşlar ya da gerileme gösterir.Zihinsel fonksiyonları da yavaşlayabilir. Öğrenmesi yavaşlar, yaşam kalitesi düşer, birtakım psikiyatrik , psikolojik sorunlar da eklenebilir.5 yaş öncesi karşılıklı iletişim içeren oyunlar,evcilik, arabacılık, tamir , kukla , lego , grup oyunları ( saklambaç, ebelemece, sandalye kapmaca , yağ satarım vb..... ), ilkokul ve ergenlik döneminde de iletişim içeren oyunlar öncelikle seçilmeli, ayrıca ilgi alanlarına göre şiddet görüntüleri içermeyen, internet ortamında grup olarak değil de bireysel oynanan oyunlar, ebeveyn kontrolünde seçilmeli ve çocuğun günlük sorumlulukları yerine getirmesi koşuluyla belli sürelerde kullanılmalıdır.
Çocuklarımız bizimle oyun oynamak isterler ve bunu da genellikle dile getirirler.Bazı anne babalar oyun oynamayı sevmez, bu isteği reddeder ya da geçiştirir.Oysa ki çocuk, sana ihtiyacım var,seninle ilişki kurmak istiyorum, bu yolla ilişkimizi geliştirebiliriz demek istiyordur.
Bu nedenle aile oyun saatleri ve ayrıca çocukla birebir zaman saatlerinde, ebeveynin çocuğu ile oyun oynamaya da yer vermesini istiyoruz ve biz de çalışmalarımızda oyunu hem bilgi toplama, hem de psikoterapinin içinde kullanıyoruz.
Bilgisayar oyunları doğru seçildiğinde ve yeteri kadar kullanıldığında,çocuk-gencin ses-ışık- hareket uyaranlarına verdiği cevaplar, sorun çözümü, hedefe ulaşmak için farklı yollar deneyimleme gibi tecrübeler edinmesine neden olması açısından zenginleştirici olabilmektedir.Fakat, çocuğun, diğer kişilerle tek kurduğu iletişim yolu bu ise, yani sürekli sanal ortamda ise, bu durumda sosyal ilişki zorluğu var ya da oluşabilir gibi bir tehlike sözkonusu olabilmektedir.
Pek çok sosyal fobi vakalarında çocukların iletişim için bu yolu tercih ettiklerini görüyoruz.Çocuk, toplum içinde, grup içinde rahat davranamadığı , kendini sakladığı için, iletişim becerileri kısıtlı olduğu için bilgisayar oyunlarına yönelebiliyor, kendisine sanal bir dünya kuruyor ve bu bağımlılık haline gelince ; sadece yeme, tuvalet ihtiyaçlarını giderip bilgisayarın başından kalkmayan vakalar var...bu şekilde kendilerini sanal dünyada varediyorlar, varolduklarını hissediyorlar.
Doç. Dr. Onur Noyan, anne babalara önerilerini şöyle sıraladı:
Daha fazla bilgi için: https://npistanbul.com/bagimliligin-ilaci-bulundu
TV, internet, sosyal medya ve diğerleri… Bu alanları en az bizim kadar çocuklar da kullanıyor.
Çocuklar bu mecralarda tanıdık-tanımadık herkesten çeşitli fotoğraf veya videolar görüp özenebiliyorlar.
Ekranlarda güvendikleri birilerinin içeriklerini gördüklerinde, yetişkinlerden daha fazla etkileniyorlar.
Çocuklar, ödüllendirilme beklentisi konusunda çok hassas. Yapılan beyin taramalarına göre, tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da sosyal medya üzerinde beğenildikçe beynin ödül merkezi harekete geçiyor.
Ekranlarda aşırı vakit geçirmek çocukların sosyal çevrelerindeki etkileşimlerine zarar verebiliyor. Çocuklar gerçek etkileşimlerden uzaklaşabiliyor. Ayrıca bu aşırı kullanım, çocuklarda depresyon ve endişeye de yol açabiliyor.
Bunun çözümü basit: çocuklarımızla arkadaş olmak. Onları mümkün olduğunca hareket ettirmek, sokakla ve doğa ile tanıştırmak.
Eğer çocuğunuzun ekranda aşırı vakit geçirdiğini düşünüyor ve ne yapacağınızı bilemiyorsanız, mutlaka bir uzmana danışın.
İnternetin hayatımıza girmesiyle internet bağımlılığı ortaya çıkmıştır. Ancak kişinin teknoloji kullanımı üzerinde kontrolünün kaybolması ve teknolojiyi ölçüsüz kullanması çok ciddi zararlara sebep olmuştur.
İnternet ve teknoloji bağımlılığı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin bağımlısı olduğu teknolojik ürüne ulaşamadığında ortaya çıkan yoksunluktur. İnternet bağımlılığı her yaşta ve her cinsiyet de görülür.
Erkeklerde görülme olasılığı kadınlara göre 2-3 kat daha fazladır. Kadınlar internette sohbet programında ve okuyarak zaman geçirirken erkekler ise daha çok savaş, şiddet, spor gibi oyunları tercih ettikleri görülmektedir.
İnternet bağımlılığının toplumda görülme olasılığı %1.8 dir. Bu da internet bağımlılığının olduğunu kanıtlar ve tedavisinin oluşmasına olanak hazırlar.
İnternet bağımlılığı birçok hastalığı sebep veya neden olabilir. Örneğin; İnternette çok vakit geçiren bir bireyde depresyon ve sosyal fobi geliştirebilir. Ya da bu gibi patolojik rahatsızlıkları olan bir birey internete yönelip daha fazla zaman geçirip bu durumu bağımlılığa dönüştürebilir.
İnternet bağımlılığını incelediğimiz zaman internet kullanımı ile ilgili kriterler oluşturulmuştur. Kriterlerin 5 tanesini kendimizde görüyorsak patolojik internet bağımlısı olduğumuz düşünülmektedir.
İnternet bağımlılığı rahatsızlığının ortaya çıkmasında genelde aşağıda yazılan faktörler görülmektedir.
İnternet bağımlılığı olan çocuklara anlayış göstererek onları sosyal aktivitelere yönlendirmeliyiz. Bu süreçte ebeveyn çocuklarıyla daha çok ilgilenmeli ancak bu çocuğu rahatsız etmemelidir. İnternet hakkında kuralları ve sınırları çocukla birlikte koymalıdır. Çocukla her zaman iyi bir iletişim halinde kalınmalıdır.
İnternet bağımlılığı tedavisi için ise hastanın öncelikle bu hastalığı bilmesi ve kabul etmesi gerekir. Bu süreçte ailenin ve yakın çevrenin desteği ve tutumu çok önemlidir. Tedavideki amaç internette geçirilen sürede neler yapıldığına bakılarak bunlara sebep olan nedenleri araştırıp sorunu en aza indirmek ya da ortadan kaldırmaya çalışmaktır
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından 1992 yılında 10 Ekim tarihi Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak ilan edildi.
Tüm dünyada her yıl 10 Ekim’de ruh sağlığının önemine dikkat çekmek ve farkındalığın artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Ruh sağlığı açısından bireysel ve toplumsal sorunların ele alınması, çözümler üretilmesi ve farkındalık yaratılması amaçlanmaktadır.
Üsküdar Üniversitesi de kurulduğu yıldan bu yana bilim ortağı NPİSTANBUL Beyin Hastanesi ile birlikte her yıl 10 Ekim tarihinde toplumun ruh sağlığını korumaya ve bu anlamda bireysel ve toplumsal farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalar yürütmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Ruh Sağlığı Federasyon tarafından bu yılki 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü teması “Değişen Dünyada Gençler ve Ruh Sağlığı” olarak belirlendi.
Dünya Ruh Sağlığı Günü ile ilgili ayrıntılı bilgi için:
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd.Doç.Dr.Mine Elagöz Yüksel teknoloji ve bağımlılık arasındaki ilişkiyi anlatıyor.
Bağımlılık kişinin kendisine zarar verse de engelleyemediği bir durumdur ve anlaşılacağı üzere kısıtlılık yaratır. Dolayısıyla kısıtlayıcı ortamda hayal gücü gelişmez, aksine çocuğa belirli sınırlar dahilinde serbest alan tanıyan ortam içinde çocukların yaratıcılığı ve hayalgücü gelişir.
Teknolojinin kendisi de bir sosyal hayat barındırır. Çocuklar günlük hayattaki arkadaşları ile teknoloji vasıtasıyla konuşmanın yanında yabancılarla da arkadaşlık kurabilmektedir. Bu durumun avantajları da vardır. Bağımlılık tanısı ise çocuğun işlevselliği etkilendiği zaman konulur. Dolayısıyla bağımlı çocuğun sosyal ve aile hayatı kısıtlanmıştır. Çocuk arkadaşları ve ailesiyle daha az zaman geçirir, kendi odasından çıkmak istemez, vaktinin çoğunu teknoloji ile geçirmek ister. Teknolojiye ulaşamayacağı alanları tercih etmez, oralarda sıkılır. Bağımlılık arttıkça etkilenme ve soyutlanma da artacaktır.
Teknoloji aşırı kullanımı dikkat dağınıklığının en önemli ve önlenebilir sebeplerinden biridir. Özellikle 0-3 yaş döneminde yaşına uygun olmayan miktarda ekrana maruz kalan çocuklar ileri dönemde dikkat eksikliği gelişimi için risk oluşturmaktadır.
Öncelikle kendilerinin teknoloji ile ilişkisini gözden geçirmeliler. Çocuk ebeveynini taklit eder. Ebeveyn evde vaktinin çoğunu televizyon, bilgisayar karşısında geçiriyor ya da telefon elinden düşmüyorsa çocuk da benzer yönelimler gösterecektir. Ailenin çocuk ile iletişimi çok önemlidir.
Ebeveyn çocuğun teknoloji ile geçirdiği süreyi ve ne yaptığını denetlemelidir. Çocuklarla kurdukları iletişimi arttırmalı, çocuğu farklı etkinliklere teşvik etmelidir. Ebeveyn hem süre hem içerik konusunda sınır koymalıdır. Ekranın süresi çocuğun günlük hayatını etkileyecek, arkadaş ve aile ilişkilerini azaltacak, fiziksel aktivite yapmasını önleyecek miktarda olmamalıdır. İçeriğin çocuğun yaşına uygun olması, fazla şiddet öğesi içermemesi, yaşına uygun olmayan haber ya da dizileri seyrettirilmemeleri önemlidir.
İçeriğin mümkünse beraber izlenmesi, mümkün değilse çocuğun ortak alanda ekran karşısına geçmesi, ebeveynin çocuğun ne izlediğini takip etmesi ve izlenen üzerinde sohbet edilmesi çocuğu koruyacaktır. Aynı şekilde çocuk eğer ekran karşısında oyun oynuyorsa mümkünse beraber oynamalı, değilse ebeveynin çocuğun ne oynadığından, oyun esnasında kimlerle görüştüğünden haberdar olması önemlidir.
Önemli olan teknolojiyi dengelemektir, çocuğu ne tamamen kısıtlamak ne tamamen maruz bırakmaktır. 2 yaş altı çocukları bir şekilde ekranlardan uzak tutmak gereklidir. Çünkü onlar henüz ne seyrettiklerini anlayacak yaşta değiller ve beyin gelişimleri için fazla uyaran almak yerine çevrelerini gözlemlemeye ihtiyaç duymaktalar. Sonraki yaşlarda özellikle çocuğun yaşı küçük ise çocuk, ebeveynin teknoloji doğru kullanımında rehberlik etmesine ihtiyaç duymaktadır.
Aile bu durumla baş edemediğini düşünüyor, ise bir çocuk-ergen psikiyatri uzmanından yardım alınmalıdır.
Yasaklardan değil sınırlardan bahsetmek yerinde olur. Evde var olacak kurallar ve sınırlar çocuğun kendini güvende hissetmesine sebep olur, sağlıklı gelişimini destekler. Ceza yerine çocuğun olumlu yönlerini desteklemek daha faydalı olacaktır.
Olumsuz tepkinin altında yatan nedeni iyi değerlendirmek gerekir. Bağımlılık açısından bir risk olup olmadığı değerlendirilmeli, bununla beraber altta yatan depresyon gibi bir ruhsal rahatsızlığın varlığı araştırılmalıdır. Teknoloji çocuk için kötü hislerden ve stresten uzak durmanın bir yolu olarak tercih ediliyorsa öncelikle altta yatan neden üzerinde düşünülmelidir.